“`html
Uzun zamandır sözlü sınavların olumsuz yönlerini dile getiriyoruz ve bu konudaki eksikliklerin giderilmesini istiyoruz. Özellikle belediyelerde yaşanan sorunlar ise oldukça ciddi bir hal almış durumda. Konuyu örnekler üzerinden açıklamaya çalışırken, okuyucularımızdan gelen taleplere de yer vermeye gayret edeceğiz.
Daha önceki yazılarımda muhalefet partileri için belediyelerin iktidara giden yolda kritik bir rol üstlendiğini belirtmiştim. Refah Partisi örneği üzerinden, iktidar olmak isteyenlerin öncelikle belediyelerde muhalefeti nasıl tartıya koyduğunu ve bu davranışların etkisini vurgulamıştım. Ne söyleseniz söyleyin, bazıları bildiğini yapıyor.
Muhalefet partisi olan Dalaman Belediyesi, sözleşmeli personel alımında yüksek puanlı adayların sözlü sınavda düşük puanla elenmesine neden oluyor ve KPSS’den çok düşük bir puan alan bir adayı başarıyla yerleştiriyor. En ilginç yanı ise sınav tutanaklarını kamuoyuyla paylaşmaları. Buradan sınavla ilgili sıkıntılar ortaya çıkıyor.
Yine, yüksek KPSS puanına sahip adayların tümü, sözlü sınavda düşük puan alarak elenmekte. Bu durum, ya istenen adayların listeye girememesinden ya da tüm adayların yeterli performans gösterememesinden kaynaklanıyor. Ama Çevre Mühendisliği için yapılan sözlü sınavda, KPSS’den 56 puan alan bir adaya 83 puan verilmesi, sürecin ne kadar derin bir sorun içerdiğini gösteriyor.
Anlayacağınız gibi, Gıda Mühendisi ve Eğitmen alımında istenilen adaylar listeye girememişse, tüm aday teknik olarak düşük puan almış oluyor. Şimdi, her konuşmasında hak ve adalet kavramlarından bahseden CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in bu durum karşısındaki tavrını merak ediyoruz.
Maalesef, benzer sorunlar sözlü sınav uygulanan birçok kurumda görülmektedir. Eğer belediyeler ve diğer alanlardaki sözlü sınav uygulamalarına derhal bir çözüm getirilmezse, toplumsal bir olumsuz algı daha da derinleşecektir.
Belediyeler, diğer kamu kurumlarına göre daha fazla siyasi etkiye sahiptir. Bu nedenle, daha önce belirttiğim gibi, hangi sendikanın yetkili olduğu genellikle politikalara göre belirlenmektedir.
Sonuç olarak, öncelikle belediyelerden başlayarak sözlü sınavların kaldırılması ve KPSS’nin tek belirleyici olduğunu kabul edilmesi oldukça önemlidir. Aksi takdirde ciddi sorunlar yaşanacaktır.
Belediyelerin ısrarı doğrultusunda, memur alımlarında KPSS puanıyla beraber sözlü sınav yapılmaya başlandı. Tahmin etmek zor değil ki sonuçlar oldukça öngörülebilir hale geldi.
Belediye İktisadi Teşebbüsleri zaten kendi başına bir kategori oluşturmaktadır. Bu kuruluşlara personel alımında herhangi bir kural uygulanmamaktadır. Önceki yazılarımda belirttiğim gibi, kamu kurumlarında çalışan toplam 1.205.885 kadrolu işçinin 645.617’si bu teşebbüslerde istihdam edilmektedir. Yani, bu kadar büyük bir iş gücü kamuya sınavsız alınmaktadır. Bu sorunun ne zaman çözüleceğini ise merak ediyoruz.
657 sayılı Kanun’un 36/A-11. maddesinde belirtilen müfettiş ve uzmanların mali haklarının geçmişten günümüze oldukça düşük kaldığını görmekteyiz. Bu durumu gören iktidar ve muhalefet partileri, bu sorunu çözmek için ilk kez bir uzlaşma sağlamak adına harekete geçmişlerdir.
Ancak, çeşitli nedenlerden dolayı kariyer uzmanları ve müfettişlerin haklarını iyileştiren düzenleme Meclis’te geri çekilmiştir. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz’ın kariyer uzmanı kökenli olduğu için bu konuyu yakından takip ettiğini ve nitelikli personelin kamu sektöründen ayrılmaması için destek verdiğini biliyoruz.
Mevcut durum itibarıyla iktidar ve muhalefet bu konuya duyarlı olduğu için düzenlemenin yakın bir süre içinde Genel Kurul’a geleceğini düşünüyoruz. Geçmişte kariyer profesyonellerinin maaşlarının düşeceğinden korkarak yöneticilik kadrolarına asaleten atanmadığını biliyoruz; şimdi ise durum değişmiştir. Bu nedenle, gecikmeden harekete geçilmesi önemli olacaktır.
Bir takipçimiz, “Taşeron işçi olarak alınanların mali ve sosyal hakları nedeniyle mağduriyet yaşıyoruz.” ifadelerini kullanmıştır.
Bu paylaşım, ortada bir sorunun var olduğunu gösteriyor. Özellikle 5510 sayılı Kanun’a tabi olarak işe başlayan memurların emekli maaşlarında yaratılabilecek sorunlar dikkat çekmektedir. Asgari ücretle çalışan bir işçinin kazancı, yeni başlayan bir memurdan daha fazla olabiliyor; bu ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkmakta. Bu durumun gündeme alınması büyük önem taşımaktadır. Ayrıca işçi-memur maaşlarının dengeli bir şekilde düzenlenmesi de faydalı olacaktır.
Takipçimiz, “Çalışan ve emekli memurlar arasındaki büyük katsayı farkı. Aylık bağlama oranı eski günlerdeki gibi olmalı.” demiştir.
Memur maaşlarına getirilen seyyanen artırımlar, emekli maaşlarını olumsuz etkilemiştir. Bu konu uzun zamandır gündemde olmasına rağmen, ekonomik nedenlerden dolayı çözüme kavuşturulamamıştır. Her maaş artışıyla bu sorun daha da belirgin hale gelmektedir.
Bir takipçimiz, “Öğretmen ve idareci atamalarının kast sistemine döndüğünü” ifade etmiştir.
Objektif kriterlerin kullanılmadığı her alanda bitmek bilmeyen sorunlarla karşılaşmak kaçınılmazdır. Özellikle proje okullarındaki atamalar büyük tepkilere yol açmaktadır. Neredeyse tüm sendikalar yapılan atamalara itiraz etmiştir. Burada herkesin asgari şartlarla kabul göstereceği bir sistemin ortaya konulması şarttır.
Sosyal medyada “Tekrara düşmeden gündeme getirilmesini istediğiniz üç personel sorununu belirtir misiniz?” diye sorduğumda; “1-5510-5534 sayılı kanunlar arasındaki emeklilik farkları. 2- Mühendislik meslek kanunu. 3- Görevde yükselme sınavlarının yokluğu, liyakat sistemine dayanmadan sendikacıların yönetici pozisyonlarına gelmeleri.” şeklinde yanıt aldım.
Belirtilen bu sorunlar daha önce de sıklıkla dile getirilmiştir. Takipçimizin ifade ettiği gibi, bu üç sorun bir an önce çözülmelidir. Okuyucularımızdan gelen önerileri köşemizde paylaşmaya devam edeceğiz.
“`