Yılbaşını evde kutlamanın maliyeti en az iki katına çıktı

Yılbaşını evde kutlamak eskiden maliyeti az ve eğlencesi bol olması dolayısıyla tercih edilen bir aktiviteydi.

Hatta pijama-terlik-televizyon üçlüsüne gönderme yapılarak, “Bu sefer evde yılbaşını PTT şeklinde kutluyoruz” söylemi dillere pelesenk olmuştu.

Ancak gıda enflasyonun kronik bir hale dönüşmesiyle son birkaç yıldır evde yılbaşını kutlamanın maliyeti de artıyor.

26 Aralık itibarıyla ucuz süpermarketlerin öne çıkan ürünleriyle yılbaşı sepetinizi oluştursanız bile geçen yıla kıyasla en az iki kat daha fazla harcama yapmış oluyorsunuz.

Bu yılın ve geçen yılın kataloglarını kıyasladığımızda, yılbaşını kutlamak için satın alabileceğiniz birkaç malzemeye 2023’te iki kat daha fazla para ödüyorsunuz.

Ekonomik olarak daha uygun marketleri bile tercih etseniz peynir, kuruyemiş, cips, meyve suyu, zeytin, meze yapmak için yoğurt, köfte yapmak için kıyma, tatlı yapmak için çikolata sosu satın alacak olsanız, geçen yıl 366,45 TL ödeyeceğiniz bir sepete bu yıl 745,65 TL ödüyorsunuz.

Ki bu saydığımız sepet bir aileye yetecek büyüklükte değil. Meze ya da köfte yapmak için gereken bütün malzemeler dahil de değil.

O yüzden başka bir marketten daha detaylı bir alışveriş yaptığınız zaman bin TL’nin üzerine çıkmamanız işten değil.

2024 itibarıyla geçerli olacak yeni asgari ücret ise bir işçi için net 17 bin TL olarak açıklandı.

Yoksulluk politikalarıyla ilgili çalışmaları bulunan insan hakları savuncusu Hacer Foggo, artan mutfak masraflarıyla ilgili olarak “Sadece yılbaşı değil artık bayramlar da bayram değil” açıklamasında bulunuyor.

Dar gelirli hanelerde görüşmeler gerçekleştiren Foggo, “Yılbaşını beklemek heyecan olmaktan çıktı. Tabii ki birkaç komşu ya da arkadaş bir araya gelip eğlenmek için olanaklarını zorlayacaklar” diyerek çocuklarının doğum günlerinde ya da yılbaşı gibi özel günlerde bir meyve suyu ve bir pasta alamayan aileler olduğunu vurguluyor.

DİSK’E GÖRE DAR GELİRLİLER İÇİN GIDA ENFLASYONU YÜZDE 106

Gıda ve alkolsüz içecekler kategorisinde Kasım ayı enflasyonu yüzde 67 olarak gerçekleşti.

Tam bir yıl önce yüzde 102,55 ile rekor kıran veriden daha düşük olsa da halen yüksek bir gıda enflasyonundan bahsediyoruz.

OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) ülkeleri arasında gıda enflasyonu en yüksek olan ülke Türkiye.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun araştırma birimi olan DİSK-AR’ın bu ayın başında yayımladığı raporda ise dar gelirli haneler için gıda enflasyonunun yüzde 106 olduğu hesaplandı.

BBC

49 AYDIR TARIM ÜRETİM MALİYETLERİ ARTIYOR

Bloomberg HT ekonomi kanalının tarım editörü İrfan Donat, TÜİK’in tarımsal girdi fiyat endeksine göre 49 aydır üretim masraflarının arttığına dikkati çekiyor.

Maliyetler artarken üretici ya da tüketici fiyatlarının düşmesinin mümkün olmadığını vurgulayan Donat, bu durumun tüketici alışkanlıklarını değiştirdiğini söylüyor.

Donat’a göre en çok, yanlış hayvancılık politikalarından ötürü kırmızı et, süt ve süt ürünlerine talep azalmış durumda.

“KURUYEMİŞE TALEP UZUN ZAMANDIR DÜŞÜK”

Farklı sektörlerden üreticilerle konuşan Donat, yılbaşı sofrası özelinde ise kuruyemiş ve tatlı gibi ürünlere talebin ciddi oranda düştüğünü aktarıyor:

“Kuruyemiş sektörü zaten talebin uzun zamandır düştüğünü söylüyor, özellikle de fındık, antep fıstığı gibi ürünlerde… Alt gelir grubunda en çok leblebi, yer fıstığı ve çekirdek tercih ediliyor.

“Tatlı sektörü de talepteki düşüşten bahsediyor, özellikle baklavacılar. Adamakıllı bir baklava yemeye kalktığınız zaman kilosu en az 800 TL. Bu çerçeveden baktığınızda neredeyse et görece ucuz kalıyor.”

“GENELDE EKMEK, MAKARNA VE ÇORBA TÜKETİYORLAR”

İzmir’deki birkaç mahallede yaptığı görüşmelerde Hacer Foggo’ya aileler, çocuklarına beslenme koyamadıklarını ve bazen de bu nedenle okula gönderemediklerini aktarmış.

Foggo, “Süt ve süt ürünlerine erişemediklerini, genellikle ekmek, makarna ve çorba tükettiklerini belirtiyorlar. Geçen yıl pirinç tükettiklerini, artık pirinç de alamadıklarını ifade eden kadınlar var. Yine bazı bakkallardan 10 TL ile ekmek arası yağ ve domatesle öğün atlayan çocuklar var” diyor.

TÜRK-İŞ araştırmasının Kasım ayı sonucuna göre ise mutfak enflasyonu yıllık ortalama %86,42 oranında arttı.

Gıda ile birlikte diğer tüm temel harcamaları için bir haneye girmesi gereken toplam gelir tutarı, yani yoksulluk sınırı ise 45.686 TL olarak açıklandı.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) son verilerine göre ise 2022 yılında aylık ortalama kişi başı brüt ücret toplamda 11.143 TL olarak gerçekleşti.

“YOKSULLUK ARTIK SADECE ARKA MAHALLELERIN SORUNU DEĞİL”

Tarım yazarı İrfan Donat’un konuştuğu kasaplar ve kasap reyonlarının bulunduğu satış yerleri, kıyma ve kuşbaşına talepte düşüş olduğunu, ancak pirzola ve antrikot gibi nitelikli etlerde satışların değişmediğini söylüyor.

“Üst gelir grubunun tüketim alışkanlıklarında bir değişiklik yok, hatta tüketimlerinde artış var” diyen Donat’a göre bu durum fakir ve zengin arasındaki makasın şiddetli bir şekilde açıldığının göstergesi.

Donat, tarımda planlı bir üretim stratejisinin olmaması, hammaddelerin ithal edilmesi ve arzın talebi karşılayamaması dolayısıyla 2024’te de gıda enflasyonunun yükselmeye devam etmesini bekliyor.

“Rasyonellikten uzaklaşılmış, fiyatların kontrolden çıktığı bir piyasa var. Ne ucuz ne pahalı kimse kestiremiyor” diyen Donat’a göre gıda enflasyonuyla mücadelenin yolu etiketlere savaş açmak değil.

Et ve et ürünü, süt ve süt ürünü, sebze ve meyve gibi ürünlerin girmediği mutfakların evlerinde büyüyen çocukları bekleyen sağlık sorunları ise başka bir büyük sorun.

Hacer Foggo’ya göre de yoksulluk artık sadece arka mahallelerin sorunu değil:

“Artık yoksulluk pazara çıkamayan emeklilerin, kamu kurumlarında çalışanların, ofis çalışanlarının, tarlasını işleyemeyen çiftçinin ve üniversiteyi bırakmak zorunda öğrencilerin evlerinde.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir